Şuna inandım ki bu şehir’e suskunluk hiç yakışmıyor. Şehir küskün.
Vapurda ne bir ses, ne bir müzik . Ne denizin mavilisi, ne dalgaların güzelli var. Ne de martıların vapuru takibi var.
Çünkü martılar sokak aralarındaki mamaların peşinde. Simite hasretler. Bomboş balık satan tekneler ve meydan.
Hastaneden çıktım Eminönü’ne kadar yürüdüm.Fotoğraf çekerim diye.
Fakat tadı yok; mekânlar kapalı, sessizlik.
Şehrin bir dili var, konuşacaksın; küstürmeyeceksin. Arada fısıldayacaksın ,gönlünü alacaksın.
Bana yoldaş oldu Beyazıt’a kadar konuştuk, Sultan Ahmet’e kadar fısıldaşdık ve dedikodu yaptık.
Ben yola devam, arkadaş da gözden kayboldu. Konuşun İstanbul’la.
Sen susarsan
Sevgimiz de susar
Bırakılmış yalnızlıklarında kanarsın
Bir boşluğa şiir söyler gibi yaşarsan
Yüreğin püskürür
Kendi volkanında yanarsın
Bülent Aydınel